“Son iki Yılı(m) Olmasaydı Nûman Helâk Olmuştu.” İftirâsı

17.04.2021 tarihinde Genel kategorisine eklenmiş, Kişi Okumuş ve 0 Yorum Yapılmış.

SORU: Tasavvufçular İmam Ebû Hanîfe’nin “Son iki yılı(m) olmasaydı Nûman helâk olmuştu.” dediğini ve tasavvuf yoluna girdiğini söylüyorlar. Doğru mu?

CEVAP: İmam Ebû Hanîfe ve tasavvuf denince ilk akla gelen ona atfedilen sözdür. Tasavvufçuların ağızlarından düşürmediği bu sözü günümüzün yaşayan şeyhlerinden Osman Nuri Topbaş[1]‘ın kaleminden nakledelim: Ebû Hanîfe Hazretleri; ömrünün son iki yılında Câfer-i Sâdık Hazretleri’nin sâdık bir talebesi ve müridi oldu. Bu yıllar için; ‘Son iki yılım olmasaydı Nûman helâk olmuştu.’ diyerek Hak dostlarının sohbetinin ehemmiyetini dile getirmiştir.”[2]

Yukarıdaki ifâdeler, tarikat şeyhlerine intisab etmiş sofilerce ve hatta naklettiğimiz üzere bazı şeyhlerce tarikata girmenin gereğini ifade etmek için, İmam-ı Âzam’a izâfe ederek çok kullandıkları bâtıl sözlerden biridir. Hemen ifade edelim: Bu söz mânâ itibariyle yanlış ve kesinlikle Ebû Hanîfe rahmetullâhi aleyhe ait değildir. Bu zâta yapılan büyük bir iftirâdır. Böyle bir iddia hem aklen hem de naklen batıldır, imkânsızdır. İmam Ebû Hanîfe son iki senesinde İmam-ı Âzam olmadı. Zamanının en büyük fakihi olup, bugün dahi yeryüzü Müslümanlarının en az yarısının kendisinin fıkhıyla Allah’a ibâdet ettiği bir âlimin bütün mücadelesini, ilmini, fıkhını mahvolunacak bir hâl ve itikad olarak görmek, Ebû Hanîfe’nin İslâm âlemindeki itibarını istismar etmek isteyen bazı Şiîlerin bilerek ve bazı saf niyetli câhillerin düşünmeden attıkları bir iftirânın ürünüdür.

Doğu ulemâsından (merhum) İsmail Çetin, kendisine ‘bu sözü İmam Ebû Hanîfe söylemiş midir?’ suâlini şöyle cevaplamıştır: “Oradaki ifadenin aslı “İki Sünnet olmasaydı Numan helak olurdu” demektir. Bu iki sünnetten kasıt nedir? 1- Rasûlullah’ın (Aleyhissalatu vesselam) sünneti.2- Ashabın Sünneti’dir. İrbâd bin Sâriye’den gelen bir hadiste: “Muhakkak benden sonra sizden kim yaşarsa, elbette birçok ihtilaflar görecektir. İş böyle olunca, size sünnetim ve sünnetimle amel edip nefislerini kemale erdiren, Allah Teâlâ’nın onları hak ve doğruya ilettiği Halifelerin sünneti gerek.”[3] bu ikinci sünnete de işaret edilmiştir. İmam Ebû Hanîfe’nin ifadesi “Eğer Rasûlullah’ın (Aleyhissalatu vesselam) ve ashabının Sünneti, amelleri, fiilleri, sözleri, yolları olmasaydı, helak olmuştum” manasında olduğu halde, sonradan câhilin biri ” سُنَّتَان ” (İki Sünnet) ifadesini ” سَنَتَان ” (İki sene) olarak okumuş ve bu söz câhiller arasında yayılmıştır. İmam Ca’fer’in babası İmam Muhammed Bâkır, İmam-ı Âzam’ın hadiste şeyhlerindendir. Ondan hadis almıştır. Hal böyleyken nasıl olur da İmam-ı Câfer’i son iki senesinde tanımış olsun?[4]

Ayrıca şunu da ilâve edelim, pek çok kaynağa göre İmam Ca’fer Sâdık[5], İmam Ebû Hanîfe’den 2 yıl önce vefat etmiştir. Dolayısıyla İmam-ı Âzam’ın son iki senesinde ona intisap etmesi ve İmam-ı Âzam’a şeyhlik yapması mümkün değil! Hurâfe uydururken bari doğum ve vefat tarihlerine baksalar. Nerde! Nasıl olsa bu hikâyeyi okuyacak veya dinleyecek olanlar daha câhil.

DİPNOTLAR

[1] Osman Nuri Topbaş, Nakşıbendî tarikatına bağlı Erenköy cemaati diye bilinen grubun lideridir. Yaptığı “Son zamanlarda şahsım hakkında yapılan birtakım aşırıiltifatlarla dolu, şiir ve ilâhilerle süslenmiş, çeşitli resim, slayt ve videolar internette yayınlanıp yayılmaktadır. İyi niyetle de yapılmış olsa, bu tür aşırı iltifat ihtiva eden yayınları aslâ tasvip etmediğimin, bunlara hiçbir şekilde izin ve rızam olmadığının, o yayınlarda ifade edilen aşırı yüceltmelerle uzaktan-yakından bir alâkamın bulunmadığının, siz kardeşlerim tarafından bilinmesini arzu ederim.” Açıklamasıyla takdir toplayan bir şeyhtir. Ama tasavvufun genel seyri, râbıta, vahdet-i vücud konularında tasavvufun kirlenmelerine kapılmıştır.

[2] http://www.osmannuritopbas.com/ilim-ibâdet-ve-ihlasta-en-buyuk-imam-imam-i-azam-ebu-hanife-rahmetullahi-aleyh.html

Hiçbir sahih kaynakta yer almayan bu bilgi, tasavvufçulara ait bir tasavvuf sitesinde şöyle nakledilmekte: “İmam-ı Âzam Hazretleri, Câfer-i Sâdık Hazretlerinin sohbetlerine gitmezdi ama her gördüğü yerde büyük bir saygıyla selâm verir, hatırını sorardı. Yine bir gün ölmeden bir buçuk iki sene evvel, İmam-ı Âzam Hazretleri, yine böyle bir selâm verdi, hatır sordu, o sırada Cafer-i Sâdık Hazretleri: ”Sen İslâmiyet’e çok hizmet ettin, çok büyük de gayret sahibisin ama bilmen lâzım gelen başka şeyler de var”, dedi. Elini yüzüne sürerek gözlerini kapattı ve sonra tekrar açtı, nazar etti, ondan sonra İmam-ı Azam Ebû Hanîfe Hazretleri, koşarak evine gitti. Tahammül edemedi. İmamı Azam Hazretleri ömrünün son iki yılında böylece tasavvufa yönelmiş ve bu dönemi kastederek “iki yıl olmasaydı Nu’man helak olmuştu” dediği rivayet olunur. Bunun yorumu olarak, mânâ ilimlerinde şöyle deniliyor: Câfer-i Sâdık Hazretleri, İmam-ı Âzam Hazretlerine nazar ederek zaman ve mekânı aşırdı. Yani zamanın öncesine ve sonrasına götürdü geldi. Medine’ye götürdü. Efendimizi vücut olarak seyrettirdi. Artık bunların karşısında bir ilimden bahsetmenin caiz olmayacağı hükmüne varan İmam-ı Âzam Hazretleri de bütün ilmî varlığını inkâr etti derler. Mânâ ilimlerinde böyle yorumlarlar.” (http://halvetiramazani.com/imam_caferi_sadik.php?sayfa=2) Pes yani pes. Uydurmanın bu kadarına…

[3] Ebû Dâvûd; hn: 4607, Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned; hn: 17114

[4] http://www.cevaplar.org/index.php?content_view=4139&ctgr_id=59

[5] Tam adı Ca’fer b. Muhammed el-Bâkır b. Alî Zeynil âbidîndir. 80 (699) veya 83(702) yılında Medine’de doğdu. Babası İsnâaşeriyye’nin beşinci imamı Muhammed el-Bâkırdır. Emevî ve Abbâsî devirlerini idrak eden ve mensubu olduğu Hâşimîler’in imamı olarak onların durumunu korumaya çalışan Ca’fer, amcası Zeyd Ali’nin isyan edip öldürülmesinden sonra (122/740) ağırlaşan şartların tesiriyle siyasetten tamamen uzaklaşmış, Medine’de ilimle meşgul olmuş ve bu şekilde Emevîler’in baskılarından kurtulabilmiştir. Ca’fer es-Sâdık 148 (748) Medine’de vefat etti. Şiî rivayetler onun Abbâsî Halifesi Ebû Ca’fer el-Mansûr tarafından zehirlenerek öldürüldüğü şeklindedir. Cenazesi Cennetü’l-Bakı’da babası Muhammed el-Bâkır ve dedesi Zeynelâbidîn’in kabirlerinin yanına defnedildi. Ehl-i sünnet kaynakları, İmam Ca’fer’i hadisle uğraşan, fıkıhta müctehid derecesine ulaşmış, sezgi gücü yüksek, doğru sözlü, nakline ve görüşlerine güvenilir bir hadis ve fıkıh âlimi olarak değerlendirmektedir. Ancak onun ismini ve nesebini kullanan İsnâaşeriyye’ye göre o ‘bütün gizli, felsefî, tasavvufî, fıkhî, kimyevî ve tabii ilimlere, ayrıca Zebur, Tevrat, İncil’e ve İbrâhim’in suhufuna, Hz. Fâtıma’nın mushafına, her türlü helâl ve harama, geçmiş ve gelecekteki bilgi ve haberleri ihtiva eden cefr ilmine vâkıftır; ilâhî ilimlerin taşıyıcısı ve Şîa’nın altıncı imamıdır. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan Mûsâ ve Hızır kıssasındaki ihtilâfta her ikisinin de haberdar olmadığı hususları bilen, başlangıçtan kıyamete kadar olmuş ve olacak her şeyi Hz. Peygamber’den veraset yoluyla öğrenmiş olan kimsedir.’ Bu hususlarda kendisine isnat edilen görüş, bilgi ve eserlerin çoğu, aslında sonraki Şiî-Bâtınî zümrelere ait olup Ca’fer’in bütün Müslümanlar nezdinde saygı gören kişiliğini istismar etmek üzere ona izâfe edilmiştir. Nitekim Buhârî’nin, Ca’fer’in yanına girip çıkanların onun ağzından hadis uydurduklarını göz önünde bulundurarak ondan nakledilen hadislere itibar etmemesi de daha hayatta iken çevresinin kendisi hakkında yakıştırmalar yapmaya başladığını göstermektedir. Geniş bilgi için bak: Diyanet İslâm Ansiklopedisi, c.7, s. 1-3, İstanbul, 1993.

Geniş bilgi için ‘İhyâ mı İmhâ mı?’ Kitabıma müracaat ediniz.

İlgili Terimler : , , ,
Yazar Hakkında

Yazar : imamoglumehmet

Yazar Hakkında : Ankara 1973 doğumluyum. Mamak İmam-Hatip Lisesinden 1991’de mezun oldum. 1996’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden İyi dereceyle mezun oldum. 1996’da Artvin’de öğretmenliğe başladım. Hâlen Ankara Keçiören Anadolu İmam-Hatip Lisesinde Meslek Dersleri öğretmenliği yapmaktayım.

Yazarın Tüm Yazıları İçin Tıklayınız

Yorumlar
İsminiz
E-Posta Adresiniz
Yorumunuz

Sitemizde En Çok Okunan İçerikler

Şehr-u Ramazân’ı Muvahhidce İhyâ EdelimRamazan ayı büyük bir heyecan dalgasıyla bir kez daha
Şehâdet Bir Çağrıdır Nesillere Ve Çağlara… Şubat ayı şehitler ayıdır. Şubat geldiğinde bunu en derinden
ÖLÜLERİN YAŞAYANLARIN AMELLERİNDEN İSTİFÂDE ETMESİ VE ÖLÜLERE KUR’AN MESELESİÖLÜLERİN YAŞAYANLARIN AMELLERİNDEN İSTİFÂDE ETMESİ VE ÖLÜLERE KUR’AN MESELESİ
Üç Ayları Nasıl İhyâ Etmeli “ Üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan

Sitemizde En Çok Yorumlanan İçerikler

Hangi Mevlânâ, Gerçek Mevlânâ? Mevlânâ[1] ve Mevlevilik Türkiye‘de öteden beri ilgi gören bir
İrtidat ve Yeni Dünya Düzeni
İrtidat ve Yeni Dünya DüzeniDr. Mehmet SÜRMELİ Dinin, “ hayat tarzı” olduğunu düşünürsek günümüzde
Ilımlı İslam(!)’ın Şövalyesi: Fethullah Gülen Ubeydullah TOPRAK ‘Ilımlı İslam’, adından da anlaşılacağı üzere, İslam Dini’ni
‘İhyâ mı İmhâ mı? Kitabımız Çıktı  ‘Tevhîd akidesini muhafaza ederek, ilim öğrenmek, ilim öğretmek, Şerîat’e
  • Videolar

    'Mü'minûn Sûresinden Âhiret Sahneleri' Sohbeti

    Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (1)

    Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (2)

    Âl-i İmrân Sûresi 190-195. âyetin tefsiri

    Düğün Sohbeti

    Suriye ve Mısır'daki Kardeşlerimiz İçin Dua

    Ahir Zaman Müslümanına Notlar

  • Arşiv

  • Etiketler

  • Tavsiye Siteler

    Islah Haber

    İmam Buhari Vakfı

    http://imambuharivakfi.org/

    İyiliğe Çağrı Yardım Derneği

    https://iyiligecagri.org.tr/

     

     

  • Ziyaretçiler

  • Sosyal Medya’da Paylaşın