M.Beşir Eryarsoy Hoca: “15 Temmuz Darbe Girişimi Sonrası Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi Söylemleri”
17.08.2016 tarihinde İktibaslar kategorisine eklenmiş, 987 Kişi Okumuş ve 0 Yorum Yapılmış.
Medeniyet Vakfı Başkanı Mehmet Beşir Eryarsoy, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası artan Kemalizm, laiklik ve demokrasi söylemlerini değerlendirdi. “Cenab-ı Allah 15 Temmuz gibi veya ondan daha şerli olabilecek hadiselerle bizleri tekrar karşı karşıya getirmesin.” duasıyla konuşmasına başlayan Eryarsoy, 15 Temmuz hadisesinin bütün dinamikleri ortaya çıkartılarak anlaşılmasının önemini vurguladı ve laiklik, demokrasi ve kemalizmin bir reçete olarak sunulmasının meseleyi anlayamamak olduğunu ifade etti.
“15 Temmuz hadisesini oldu-bitti şeklinde anlamamak ve tehlike atlatıldıktan sonra unutmamak Müslümanların ve birinci derece bu işe muhatap olan Türkiye Cumhuriyeti’nin vazifesidir. Mesele sadece bu örgüt içerisindeki kimseleri yakalamak değildir. Gelecekte benzeri bir tehlike ile karşılaşmamak için darbe girişiminin bütün bileşenlerinin ve dinamiklerinin düşünülmesi gerekir. Onun için alelacele, derinlemesine düşünülmemiş yorumlar sağlıklı, ilmi ve sağlam temelleri olan sonuçlar ve çıkarımlar değildir. Kemalizm ve laiklik bu memleketin vazgeçmeyeceği esaslarıdır gibi yorumlara veya neticelere ulaşmak hiç derde deva olacak nitelikte değildir ve gerçekle alakalarının olmayacakları ise gülünç olmalarından çok daha ileri boyutlardadır. Bu, darbe teşebbüsünde uluslar arası güçlerin İslam toprakları üzerindeki emelleri arasındaki bağı kuramamaktır.
Bizim anlayışımıza göre Batı yüzyıldan beri Sevr’i rafa kaldırmamıştır. Her bir münasebetle Sevr’in bir bölümünü uygulamaya çalışmaktadır. Meseleyi kurtarıcı laiklik, demokrasi, kemalizm gibi sıradan, derinliksiz sloganlarla anlayıp yorumlamak hakikatten bir kaçıştır. O halde herkesin anlayışı, düşüncesi, yaklaşımı ne olursa olsun evvela meseleyi doğru bir şekilde idrak etmesi lazım. Türkiye’de bu işin sebebi veya kurtarıcısı demokrasidir ve laikliktir diyenler samimiyetle şunu kabul etmek zorundadırlar. Türkiye son on yılda hiç olmadığı kadar laik olmuştur, hiç olmadığı kadar demokrat olmuştur. Demokratik üslup ve çerçeve içerisinde kalmıştır. Dolayısıyla mesela demokrasi veya laiklik meselesi değildir. Batı da siz laikliği, siz demokrasiyi iyi uygulamıyorsunuz diye üzerimize gelmiyor. Bu hadise ile faturanın Müslümanlara ve İslam ümmetine kesilmek istendiğini, daha doğrusu bu işten birinci derecede yıkımını yaşayacak olanların Müslümanlar olduğunu öncelikle idrak edilmesi lazım. Çünkü Batı hiçbir şekilde kendi düşünce anlayış ve değerlerini kabul eden kimselerden, kitlelerden, ülkelerden ve rejimlerden zarar görmeyeceğini çok iyi biliyor.
Batının İslam ülkelerinde tezgahlamak istediği oyunun tek bozucu adayı Müslüman ümmettir, Müslümanların kendilerine gelmeleri kendilerini fark etmeleridir. Bizim kendimize gelmemiz ve güçlenmemiz Batı tarafından çok farklı şekilde okunuyor. Batı, Müslümanların, şimdi değil gelecekte bile kullanması muhtemel olan, maddi güç ve imkanlara, bağımsızlıklarını temin edecek şekilde sahip olmasını kesinlikle kabul etmiyor ve bunu geleceği için tehlike görüyor. İşte Türkiye’nin son zamanlarda özellikle son altı-yedi yıl içerisinde ciddi badirelerle karşı karşıya bırakılmasının sebebi budur. Mesele Türkiye’de demokrasinin ve laikliğin az uygulanması meselesi değildir. Mesele Türkiye’nin, Batı’nın kendisine takdim etmiş olduğu protez bacaklar ve bastonlarla değil kendi kimliği ve varlığı ile kendi ayakları üzerinde durmak isteyen istikametidir. Türkiye bu süreci tamamlamış değildir ancak böyle bir istikameti seçmiş olmasından dahi rahatsızlık duyuyorlar. Bunun emarelerini gördükleri için rahatsız oluyorlar. O halde asıl mesele buradadır.
Türkiye’nin bu istikametinin önlenmesi gelecekte İslam ümmetinin güçlenmesinin önüne geçmek manasına gelmektedir. Meselenin bize göre irdelenmesi ve üzerinde durulması gereken tarafı da budur. Mesele laik ve kemalistlerin yorumladıkları gibi veyahutta Türkiye’deki siyasi partilerin söylemlerinin ifade ettiği gibi demokrasi meselesi değildir. 15 Temmuz gecesini çok iyi okumamız lazım. Halkın sokağa çıkarken kendisini nasıl ifade ettiğini bilmemiz lazım. Halk niçin sokağa çıktı? Vatan için çıktı. Ezan için çıktı. Ya Allah diyerek sokağa çıktı. Bunun dışında başka maksatlarla çıkmış olanlar elbette ki vardır. Fakat hakim renk, asıl dinamik bu olduğuna göre bu halkın ne için bu darbe kalkışmasına karşı çıktığını anlamamız lazım. Niçin karşı çıktığını anladığımız takdirde bu darbe teşebbüsünün hangi maksatla kimler tarafından sahnelenmek istediğini de halkın çok iyi anladığını idrak ederiz. Böylelikle şimdiye kadar sanılanın aksine Müslümanlar üzerlerinde oynanmak istenen oyunlardan habersizdir yargısının kökünden yanlış olduğunu idrak ederiz.
Peki bunu anladık ve tespit ettik ne olacak? Halkta İslam adına, ümmetin başına örülmek istenen çoraplara karşı çıkmak gibi bir anlayış vardır. O halde bunun daha fazla güçlenmesi için Batı’nın işgal ve sömürü kokan istek ve plan, programlarına karşı durabilmek için halkımızdaki bu anlayışı derinleştirmeliyiz. Bu anlayışın daha asil, daha güçlü, daha kalıcı olması ve daha sağlam temellere oturması için, ileriye yönelik plan ve projelerin çok daha kapsamlı bir hale gelmesi için hep birlikte çaba ve gayretlerimizi ortaya koymalıyız.”

Yazar : imamoglumehmet
Yazar Hakkında : Ankara 1973 doğumluyum. Mamak İmam-Hatip Lisesinden 1991’de mezun oldum. 1996’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden İyi dereceyle mezun oldum. 1996’da Artvin’de öğretmenliğe başladım. Hâlen Ankara Keçiören Anadolu İmam-Hatip Lisesinde Meslek Dersleri öğretmenliği yapmaktayım.
Sitemizde En Çok Okunan İçerikler




Sitemizde En Çok Yorumlanan İçerikler




Son Yapılan Yorumlar
Videolar
'Mü'minûn Sûresinden Âhiret Sahneleri' Sohbeti
Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (1)
Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (2)
Âl-i İmrân Sûresi 190-195. âyetin tefsiri
Düğün Sohbeti
Suriye ve Mısır'daki Kardeşlerimiz İçin Dua
Ahir Zaman Müslümanına Notlar
Bilinmeyen besleme
Arşiv
Etiketler
Tavsiye Siteler
İmam Buhari Vakfı
İyiliğe Çağrı Yardım Derneği
Ziyaretçiler
En Çok Okunan Yazılarım
- Hangi Mevlânâ, Gerçek Mevlânâ? - 13.968 views
- İslâm’da Tesettür - 12.040 views
- Rabbânî Âlim Abdulfettah Ebû Gudde (Rh.a) - 9.756 views
- Rukye Tedavisi Ve Muska Takmak Üzerine Notlar - 8.155 views
- İstimdâd, Tevessül Ve Râbıta Konularında Doğru Tavır - 6.903 views
- Üç Ayları Nasıl İhyâ Etmeli - 5.360 views
- Ilımlı İslam(!)’ın Şövalyesi: Fethullah Gülen - 5.295 views
- Hangi Selefilik? - 4.358 views
- Şehâdetinin 55. Yılında Büyük Dâvâ Adamı: Şehid Seyyid Kutub - 4.273 views
- Tasavvuf Risâlesi - 4.226 views
- İBN TEYMİYYE’NİN HAYATI VE TASAVVUFA DÂİR GÖRÜŞLERİ (1) - 3.638 views
- Ölüm Ve Ötesi (3) - 3.495 views
- Mekrûh Vakti Olmayan İbâdet: Zikir - 3.475 views
- Kuntu Meyten (Türkçe Çeviri) كنت ميتاً – Ebu Ali & Ebu Muhannad - 3.467 views
- Hakkımda - 3.013 views