Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’ye Bakış Açımız
09.03.2016 tarihinde İktibaslar kategorisine eklenmiş, Kişi Okumuş ve 0 Yorum Yapılmış.
Allah Teâlâ’nın kullarına cennet yolunu göstermek için gönderdiği peygamberi Muhammed aleyhisselamın sözlerine HADİS denmektedir. Peygamber aleyhisselam efendimiz, kendisinden sonrasına iki kaynak bırakarak gitmiştir. Bu kaynakların biri Kur’an diğeri de hadislerinden oluşan Sünnet’idir. Sünnet, bir manada hadislerin toplu olarak bulunduğu kültürün adıdır.
Müslüman’ın Sünnet’e bakışı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme bakışı gibidir. Sözün sahibi muteber ama sözü muteber olmayan bir durum çelişkidir. Bu çelişki ise imanla ilgili sıkıntılar oluşturur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme iman etmek ama onun sözlerini sıradan insan sözü gibi değerlendirmek nasıl mümkün olabilir?
Elimizdeki hadislere bakışımızı şu kurallar ölçüsünde ele alabiliriz:
1- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yirmi üç yıllık nübüvveti süresince sürekli kendisine inen Kur’an ayetlerini ve o ayetleri açıklayacak nitelikteki hadisleri (ona ait sözleri) ashabına söylediği sabittir. Yirmi üç yıllık sürenin ardından büyük bir Kur’an ve Sünnet birikimi oluşmuştur. Bu hususta herhangi bir tartışmaya mecal yoktur.
5- Bir Müslüman olarak Kur’an’ımıza bakışımız şu şekildedir:
a- Kur’an’ımız bize, Allah’tan indiği şekilde hiçbir harfi eksilmeden ve tek bir harf ilave edilmeden ulaşmıştır. Bu bir iddia değil, imandır. Böyle inanıyoruz. Kur’an’ımızın bize intikalinde eksilme azalma olabileceği iddiasında bulunanın imanını arızalı görürüz. Böyle bir tartışmayı kabullenmeyiz.
b- Kur’an’ımız, dinî, hukuki, ahlâkî, siyasî ve sosyal hayatımız için ilk ve öncelikli bir belgedir. Kur’an’da var olan her şey bizim için nihaî bağlayıcı niteliğe haizdir. Onu tartışmaya açamayız, ihtimalli bir kaynak olarak göremeyiz.
c- Allah için yapacağımız/yapmamız gereken en önemli cihat eylemlerimizin başında Kur’an’ı ebediyete kadar muhafaza etme görevi vardır. Kur’an için yapılacak her ne varsa onu lütfen değil iman gereği olarak yaparız. Ona hizmeti, onu okumak, onunla amel etmek düzeyinde bir görev telakki ederiz.
6- Kur’an’ımızdan sonra gelen ikinci kaynağımız olan hadisler hakkında ise şu hususları ilkelerimiz olarak belirleyebiliriz:
a- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yirmi üç yıllık konuşmaları, olaylara tepkileri, örnekliğini oluşturduğu eğitimi olarak bize ulaştırılan kültürün bütününü aktaran hadisler, bizim açımızdan bir dindir. Dinimizin ayrıntılarını bu hadislerden öğrenmekteyiz. Zira Kur’an’ımız, bir Müslüman için yeterli olacak düzeyde ayrıntı ve izah getirmemiş, izah ve ayrıntıya Peygamber aleyhisselama yani onun hadislerine bırakmıştır. Müslüman olarak hadisleri sahiplenmemiz bir anlamda Kur’an’ımızın anlaşılmasını, uygulanmasını kolaylaştırma demektir. Hadisler olmadan ele alınan bir Kur’an, onu ele alanın beynine göre şekillendirilmiş Kur’an’dır. Çünkü hadisler, Allah Teâlâ’nın ‘açıklayıcı’ kimliği ile gönderdiği peygamberinin açıklamalarından oluşmaktadır. Eğer bir hadis bize, sorunsuz bir şekilde ulaşmış ise teslim olmamız, Müslüman ismini hak etmemizin adeta bir şartıdır. Peygamber aleyhisselama iman edip, onun sözlerini sıradan bir insan sözü yerine koymanın Müslüman olmakla bir arada tutulamayacak bir sorun olacağını anlamak zor değildir.
b- Hadislerin bize ulaşması ile, Kur’an’ımızın bize ulaşması aynı olmamıştır. Kur’an, tek bir harfinde bile sıkıntı olamadan bize ulaşmıştır. Bütün mü’minlerin imanı böyledir.
Hadislerde ise şöyle bir süreç vardır:
– Peygamber aleyhisselam ilk önce ashabın hadisleri yazmasını yasaklamıştı. Daha sonra hadislerinin yazılmasına izin verdiğini söyledi.
– Ümmet bunu bu şekilde kabul etti. Ta ki Müslümanlar çocuklarını, İslam’a düşmanlığı olan Batılı ülkelerin üniversitelerine hadis, fıkıh öğrenmek için gönderinceye kadar. Papazların ve hahamların ders okuttuğu fakültelerde Müslümanların çocukları İslam öğrenip geldikten sonra on asra yakın bir zamandan beri bütün Ümmet’in söz birliği ettiği kaynaklarımızın bir yığın ayıbı olduğu ortaya çıktı. Müslümanlardan hayâ etmeden, onların yüzüne baka baka Buharî, Müslim tenkit edildi. Kusurlu olduğu söylendi. Bazen, Kur’an’ı savunma bahanesi ile bazen da ilmi gerçekler adı ile bu tenkit yapıldı.
Bizim için kâfirlerden İslam öğrenmişlerin ne dediği hiç de önemli değildir. Müslümanların Bağdat’taki medreselerinde hadis okuyarak âlim olmuş Zehebi’ler gerçek ölçüdür. Sahih olan her hadisi din kabul ederiz. Dinimizi de ilim için değil amel etmek öğreniriz.
Buhari ve Müslim, bu Ümmet’in iki büyük kitabıdır. Filancanın tenkidi bizim için bir değer ifade etmez. Bizim yolumuz bellidir. Bu Ümmet’in medreselerinde okuyup âlim olanların yolundan gideriz. Onları önder kabul ederiz ve bizim yolumuz olan Buharilerin Müslimlerin yolunu takip ederiz. Dünyada onların yolunda olmayı, onlarla beraber de haşrolmayı temenni ederiz. Velev ki kâfirler beğenmesin, bilimsel bulmasın, çağdaş görmesin! Akıl da bu ya!
Nureddin YILDIZ

Yazar : imamoglumehmet
Yazar Hakkında : Ankara 1973 doğumluyum. Mamak İmam-Hatip Lisesinden 1991’de mezun oldum. 1996’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden İyi dereceyle mezun oldum. 1996’da Artvin’de öğretmenliğe başladım. Hâlen Ankara Keçiören Anadolu İmam-Hatip Lisesinde Meslek Dersleri öğretmenliği yapmaktayım.
Sitemizde En Çok Okunan İçerikler




Sitemizde En Çok Yorumlanan İçerikler




Videolar
'Mü'minûn Sûresinden Âhiret Sahneleri' Sohbeti
Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (1)
Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (2)
Âl-i İmrân Sûresi 190-195. âyetin tefsiri
Düğün Sohbeti
Suriye ve Mısır'daki Kardeşlerimiz İçin Dua
Ahir Zaman Müslümanına Notlar
Arşiv
Etiketler
Tavsiye Siteler
İmam Buhari Vakfı
İyiliğe Çağrı Yardım Derneği