Kadınların Namazdaki Farklı Hareketleri Hakkında Fetvâ
01.02.2017 tarihinde İktibaslar kategorisine eklenmiş, Kişi Okumuş ve 0 Yorum Yapılmış.
Soru: Kadınların, namazın bazı hareketlerini erkeklerden farklı yapmasının dayanağı nedir Bu hususta hadis var mıdır?
Cevap: Namazın farzı, vacibi, sünneti erkeklerle hanımlarda aynıdır. Bu gibi temel konularda değişiklik söz konusu değildir. Bilindiği gibi namazın rükünlerinde de (namaz esnasında mutlaka yerine getirilmesi gereken hususlarda) kadın ile erkek arasında temelde herhangi bir farklılık yoktur. Ancak fıkıh kitaplarında müstehap derecesindeki bazı farklılıklar hanımlara tavsiye edilmektedir. İftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rükû.. vd. hususların farziyeti erkek için de kadın için de geçerlidir. Hanefîler ve Hanbelîlerde farklılık sadece kısmî olarak şeklî bazı noktalarda öne çıkmaktadır. İftitah tekbiri alırken ellerin nereye kadar kaldırılacağı, kıyamda ellerin bağlanış tarzı ve yeri, rükû ve secde ediş tarzı, teşehhütte oturuş biçimi…
Sözü edilen bu farklılıklar, tamamıyla setr-i avretle yani kadının avret yerlerinin daha iyi korunup anlaşılmaması esasına dayanmaktadır. Gerek Kur’an’ın gerekse Sünnet’in, kadınların tesettürüne özel bir önem atfettiği hepimizin malumudur. Zira namaz dışında mütesettir (tesettürlü, örtülü) olması hassasiyetle istenen müslüman kadının, Rabbinin huzurunda bu noktaya daha fazla dikkat göstermesi tabiidir (1).
Bu sebeple İbn Hibbân, kadının evinin en gizli mekânında kıldığı namazın diğerlerine göre daha sevaplı olduğunu ifade eden sahih hadisi (2) naklettiği babın başlığını aynen şöyle koymuştur “Kadının Namazı Ne Kadar Gizli Örtülü Olursa, Ecrinin de O Kadar Büyük Olacağının Beyanı.”(3).
Ve yine bu sebeple İbn Abbâs (r.a)’a kadının namazının nasıl olması gerektiği sorulduğunda, “Derli toplu ve gizli” cevabını vermiştir (4).
Kadınların namaz kılarken erkeklerden farklı olarak hangi noktalara riayet edecekleri, Efendimiz (s.a.v) tarafından tafsilatlı olarak açıklanmış değildir. Bu hususta, Sahabe’den ve sonraki nesillerden gelen uygulama ve fetvalar bulunmaktadır. Belli başlılarını zikredecek olursak:
———————————————–
Kadının İftitâh Tekbîrinde Ellerini Kaldırması
———————————————–
Kadınların, namaza başlarken ellerini kulakların hizasına kadar değil de, sadece omuz veya göğüs hizasına kadar kaldıracağı konusunda Sahabe’den Vâil b. Hucr (r.a) kanalıyla nakledilmiş merfu (Efendimiz (s.a.v)’e dayanan) bir rivayet (5) mevcut ise de senedindeki Ümm Yahya bt. Abdilcebbâr isimli kadın hakkında el-Heysemî herhangi bir bilgi bulamadığını söylemiştir (6). Dolayısıyla bu rivayet zayıftır. Ancak Sahabe’den Ümmü’d-Derdâ (r.anha) ve Tabiun’dan da Atâ, ez-Zührî, Hammâd… gibi isimlerden bu rivayetin delaletini destekleyen uygulama ve fetvalar nakledilmiştir (7).
Muhammed Zekeriyâ el- Kandehlevi şöyle diyor: Kadının (iftitâh tekbiri esnâsında) ellerini kaldırması hakkında İmam Ahmed’den iki rivâyet vardır.
Birincisi: Biraz kaldırır. İmam Ahmed kaldırma olmayan bir kaldırma (veya az bir kaldırma)dır, dedi.
İkincisi: Kadının elini kaldırması ona meşrû kılınmadı.
Süyûtî, Tenvîr(u’l-Havâlik)’de şöyle dedi: Resûlüllâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kıldığın vakit ellerini kulakların hizasına kaldır. Kadın da ellerini göğüsleri hizasına kaldırır.” (8).
İmam Mâlik’e göre kadınlar namazda iftitah tekbirinde elleri hafifçe kaldırır (9).
Yukarıdaki zayıf hadislerin bu uygulama ve fetvalarla kuvvet bulacağını ve kadınların iftitah tekbirindeki uygulamasının (ellerini omuz veya göğüs hizasına kadar kaldıracağı) naklî bir temeli bulunduğunu ve bu, onların tesettüre riayetleri bakımından daha uygun olacağı rahatlıkla söylenebilir (1). Öyleyse, Şevkânî’nin ve diğerlerinin, kadınla erkeğin ellerini kaldırmalarındaki farka dâir Hanefîlerin, Hanbelilerin ve hatta Malikilerin hiçbir delîli yoktur (10), demeleri nazar/bakış (ve hadîs ilmi) kıtlığından doğan bir hatâdır (11).
———————————————–
Kadının Kıyam Hali
———————————————–
Kadınların, kıyamda dururken ellerini göğüslerinin üstünde bağlayacağı konusunda herhangi bir rivayet bulunmamakla birlikte, merhum Ömer Nasuhi Bilmen Efendi şöyle ifâde etmektedir: “kadınlar halka etmeksizin sağ ellerini göğüsleri üzerinde tam sol elleri üzerine koymaları sünnettir” (12). Kaynaklar kadınların erkeklerden farklı olarak ellerini göğüsleri üzerinde bağlayacağını belirtirken yalnızca bunun “tesetture daha uygun” olacağını söylemekle yetinmektedirler (1).
———————————————–
Kadının Rükû’ Hâli
———————————————–
Bu konuda da Efendimiz (s.a.v)’den nakledilmiş sahih bir rivayet mevcut değildir. Ancak, Zâhidî el-Müctebâ’da, kadının rukû’da az eğileceğini, (dizlerine iyice) dayanmayacağını, parmaklarını açmayacağını, lâkin (parmaklarını) yapıştırıp iki dizi üzerine iyice koyacağını ve dizlerini biraz eğeceğini zikretmiştir (13). Ayrıca İbrâhîm Halebî’nin Ğunyetü’l-Mütemellî’sinde * (14), Ibn Abidin’in Reddul Muhtar’ında (15) ve başkalarının başka yerlerde zikrettikleri kadının rükû’da hafif eğilmek sûretiyle rükû’ yapacağı’na, (ellerini diz kapaklarına iyice dayatmayacağına) dâir olan ibâreleri vardır. Bunların aslında naklî bir delîli varsa da biz onu göremedik (11). Yine kaynaklarda kadınların rükûda kollarını yana açmaksızın –erkeklere göre daha toplu bir şekilde– rukû edeceğini belirten ulema, bunu da “tesetture uygunluk” ilkesine dayandırmıştır (1).
———————————————–
Kadının Secde Hâli
———————————————–
Kadınların secdede nasıl hareket edeceği konusunda Efendimiz (s.a.v)’den nakledilmiş birkaç rivayet vardır. Bu rivayetlerden birinde Efendimiz (s.a.v)’in, “Abdullah bin Ömer dedi ki: Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki: “Kadın namazda oturduğunda, bir baldırını diğer baldırının üzerine dayar, secde ettiğinde ise kendisini en iyi şekilde örtecek kadar karnı ile baldırını yapıştırır. Muhakkak ki ALLAH o kadına bakar ve derki: Ey melekler siz şahitsiniz ki ben O’nu bağışladım” söylediği nakledilmiştir. el-Beyhakî bu rivayeti, senedindeki Ebû Mutî’ el-Hakem b. Abdillah el-Belhî sebebiyle taz’if etmiş (zayıf olduğunu söylemiş)tir (3).
Bu zat, İmam-ı Azam’ın Beş Eseri adıyla dilimize çevrilmiş olan risalelerden el-Fıkhu’l-Ebsat’ın ravisidir. Hadis tenkitçileri, onun hakkında oldukça ağır cerh ifadeleri kullanmıştır (16). Bununla birlikte ez-Zehebî’de onun hakkında şöyle der “İbnu’l-Mübârek onu, dindarlığı ve ilmi mevkii sebebiyle ta’zim ve tebcil ederdi. (…) Re’y konusunda basiret sahibi, şanı büyük bir allame idi.”
Cerh-ta’dil âlimlerinin Ebû Mutî’ el-Belhî hakkındaki ağır sözlerinde –ki birçoğunun onun hakkında “Cehmî idi”, “Mürcii idi” gibi ifadeler kullandığı dikkat çekiyor– itikadî meşrep farklılığının etkisini görmemek mümkün değil… Değil mi ki İmam Ebû Hanîfe ve Hanefî mezhebinin diğer büyük imamları dahi benzeri bir saikle taz’if edilmiştir
Sonuç olarak söz konusu rivayetin Ebû Mutî’ el-Belhî hakkındaki yanlı cerh ifadeleri sebebiyle zayıf sayıldığını söylemek mümkün ise, hadisin bu konuda ihticaca elverişli olduğunu söylemek de mümkündür…
el-Beyhakî’nin taz’if ettiği diğer rivayetl ise şöyle: “Ebu Sa’id el-Hudri’den: Nebi (s.a.v.) buyurdu ki: “Erkeklerin saflarının en hayırlısı, en başta olanıdır. Kadınların saflarının en hayırlısı, son da olanıdır. Nebi (s.a.v) erkeklere secdedeyken kollarını ayırmayı, kadınlara ise birleştirmeyi emrederdi. Teşehhudde erkeklere sağ ayaklarını dikmeyi ve solu yaymalarını, kadınlara ise bağdaş emrederdi.” (3).
Beyhaki bunun hakkında; zayıftır, bu hadise ihtiyaç duyulmaz demiştir. Zayıf olmasının sebeblerinden bir tanesi hadisde Ata bin Ac’lan’ın bulunmasıdır. Zayıf olduğu konusunda Cerh-Ta’dil otoriteleri tarafından ittifak vardır. O’nun dışında bu hadiste başka zayıf ravilerde vardır.
Netice olarak, el-Beyhakî, şöyle der: “Kadının namaz ahkâmında erkekten ayrıldığı yerler, kadının tesettüre riayeti ilkesine racidir. Kadın, her durumda kendisi için tesettüre en uygun şeyi yapmakla memur ve mükelleftir…” (3).
Kadının secde ediş tarzı hakkında ayrıca aşağıdaki nakilleri görüyoruz
Hz. Ali (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir “Kadın secde ettiği zaman yere kapansın ve uyluklarını toplasın (vücuduna bitiştirsin).”(17).
İmam Ebû Hanîfe’nin hocasının hocası İbrahim en-Neha’î de (Tabiun’dandır) aynı tarzda hüküm vermiş, “Kadın secde ettiği zaman uyluklarını toplasın ve karnını uylukları üzerine koysun” demiştir. (6) Kendisinden bu konuda yapılan bir diğer nakil de şöyledir “Kadın secde ettiği zaman karnını uyluklarına yapıştırsın; kalçasını yukarı kaldırmasın ve erkeğin kollarını açıp yayıldığı gibi yayılmasın.”(18).
Yine Tabiun’dan Mücâhid’in de, erkeğin, secde ederken karnını kadınların yaptığı gibi uylukları üzerine koymasını mekruh gördüğü nakledilmiştir (17).
Yezid İbn-ü Ebî Habib’ten şöyle rivâyet edilmiştir: “O namaz kılmakta olan iki kadına uğradı ve şöyle dedi: Secde ettiğiniz zaman vücudunuzun bir kısmını diğer kısmına yapıştırınız. Zîrâ kadın bu husûsta erkek gibi değildir.” (3, 19).
Bu hadis munkatı (senedi kesik) oluşu yüzünden zayıftır. Çünkü Salim bin Ğaylan vardır, ki onun hadisleri tıpkı Mizan ve Cevher’ul Naki de olduğu gibi terkedilmiştir. Ben (Tânevî) şöyle derim: Hâfız (İbn-i Hacer)ın sözü, onun Mürsel’de terk edilen bir râvî olmadığını göstermektedir. Allâme Muhammed Kaim es-Sindî’nin el-Fevzu’l-Kirâm isimli eserinde şöyle denilmektedir: “Bu mürsel rivâyet şu bâbtaki mevsûl iki rivâyetten daha güzeldir.”. Allâme Abdulhayy Leknevi rahimehullahu teâlâ’nın “Mecmû’atü’l-Fetâvâ” isimli eserinde böyle yazılmaktadır (20).
Süfyan-ı Sevrî ve Ebû Hanîfe kendilerine medh ü senâ yapılmasından daha da meşhûrdurlar.
Ebu’l Ahvâs Ebû İshâk’dan, (O), Hâristen, (O), Ali radıyallahü teâlâ anhu’dan, şöyle dediğini rivâyet etmişlerdir: “Kadın secde yaptığı zaman büzüşsün, oyluklarını birbirine yapıştırsın.” (21).
Derim ki; bunun Hâris’in dışındaki râvîleri Kütüb-i Sitte cemaatinin râvîleridir. Hâris de Kütüb-i Sitte’den dört Sünen’in râvîsidir. Hakkında ihtilâf edilmiştir. İbn-u Maîn onu sika bulmuş, İbn-u Şahin es-Sikât’ında şöyle demiştir: Ahmed İbn-u Sâlih el-Mısrî, Haris-i A’ver, sika bir râvîdir ve ne acâib bir hıfz sâhibidir. Ali’den ne güzel rivâyetler yapmıştır.” dedi ve O’nu övdü. Onun için “Şa’bî onun yalan söylediğini söyledi” denilince “hadîsde yalan söylemezdi. Onun yalanı reyindeydi” dedi.
İbn-ü Ebî Hayseme şöyle dedi: Yahya’ya, Hâris’le ihticâc edilir mi? denildiğinde, hadîs âlimleri onun hadîsini kabûl etmeye devam etmişlerdir, diye cevâb verdi (22).
Şu halde hadîs hasendir. Sahâbî kavli bizce hüccettir. Merfu’ rivâyetlerle de kuvvetlenmiştir. Ebû İshâk her ne kadar tedlîsçilerden idiyse de lâkin o bazı hadîsçilerin hadîsini kabûl ettikleri üçüncü tabakadandı. Ve onun tedlîsine katlanmışlardır. Nitekim İbn-u Hacer’in Tabakâtü’l-Müdelli-sîn’inde böyle yazılıdır. Üstelik tedlîs bizce (rivâyetin sağlamlığına) zarar vermez. (Bu rivâyet) başka hadîslerle de kuvvet bulmuştur.
İbn-ü Ömer radıyallâhu anhü-ma’dan merfu’ olarak rivâyet edilmiştir: “Kadın namazda oturduğu zaman oyluğunu diğer oyluğu üzerine koyar. Secde ettiği zaman da karnını oyluğuna yapıştırır en örtücü şekliyle. Zîrâ Allahü Teâlâ ona şöyle diyerek nazar eder: “Ey meleklerim! Ben sizi şâhid koştum ki bu kadına mağfiret ettim.” (23).
Ben (Tânevî) derim ki; bunun geçmiş şâhidleri de vardır (24).
Merğînânî el-Hidâye’de erkek ile kadının namazında on üç fark zikretmiş, iftitâh tekbîrinde ellerini göğüs hizâsına kaldırması, secde ve teşehhüde kendini iyice toplamasını da bunlardan saymıştır (25).
Bu konuda Tabiun’dan ve daha sonraki kuşakların imamlarından, bunlara benzer hayli kaviller nakledilmiş ise de bu kadarı maksadı ifadede yeterlidir (1, 11).
———————————————–
Kadının Teşehhüd Hâli
———————————————–
Aynî şöyle demektedir: Kadı İyâz bazı seleften kadının sünnetinin bağdaş kurmak olduğunu nakletmiştir. Nevevî şöyle demiştir: Kadının oturuşu, erkeğin oturuşu gibidir (26).
Evet, İmam Mâlik, İmam Ahmed ve Hanefîler bu mes’elede tevâfuk etmişlerdir. İbn-i Kudâme el-Muğnî’de şöyle demiştir: Kadın bağdaş kurarak, yâhud iki ayaklarını uzatarak ve onları sağ tarafına koyarak oturur. Ahmed şöyle demiştir: Uzatmak bence daha güzeldir. Hallâl da bunu seçmiştir.
Ali şöyle demiştir: Kadın namaz kıldığı zaman iyice toparlansın ve oyluklarını birbirine yapıştırsın.
El-Müdevvene’de açık bir şekilde şöyle demiştir: Kadın erkek gibi verek’i üzerine oturur.
Ben (Kandehlevî) şöyle diyorum: İmam Ebû Hanîfe’nin Müsned’inde şöyle bir rivâyet vardır: Ebû Hanîfe Nâfi’den, (O da) İbn-i Ömer radıyallâhu anhümâ’dan rivâyet ettiğine göre şöyle denilmektedir. İbn-i Ömer radıyallâhu anhüma’ya Resûlüllâh sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar nasıl namaz kılarlardı şeklinde sorulunca şöyle dedi: “Kadınlar bağdaş kurarlardı. Sonra büzüşmekle emrolundular.” (27).
Aliyyü’l-Kârî hadîste geçen ihtifâz (bağdaş kurmak) kelimesini teverrük ederek (sol oturak üzerine oturarak iki ayağını sağ taraftan çıkarmaktır) âzâlarını birbirine yapıştırırlardı şeklinde ma’nâlandırmıştır.
Ben (Tânevî) şöyle diyorum: Bu, Sahîh bir isnâddır. Onu Kadî Ömer İbnu Hasan el-Eşnânî, Ali İbn-u Muhammed el-Bezzâz’dan, (O), Ahmed İbn-u Muhammed İbn-i Hâlid’den, (O), Zirr ibn-u Necih’den, (O), İbrâhîm İbnu’l-Mehdî’den, (O), Ebû’l-Ahves İbn-u Cevâb’dan, (O), Süfyan-ı Sevrî’den, (O), Ebû Hanîfe’den senediyle rivâyet etmişlerdir.
Ben (Tânevî) şöyle diyorum: Kadı Ömer İbnu’l-Hasen el-Eşnânî, İbnu Ebî’d-Dünya ve başkalarından rivâyet etmiştir. Dârekutnî ve diğerleri onu zayıf bulmuşlardır.
Talha İbn-ü Muhammed, rivâyetlerini güzel yapan hadîs ehl-i cümlesinden ve hâfızlardan biriydi. Birçok hadîs rivâyet etmiştir. İnsanlar eskide ve yenide ondan hadîs almıştır. Dârekutnî’nin şeyhi hâfız Ebû Ali el-Herevî’ye onun hakkında suâl sorulduğunda, “şübhe yok ki o sadûk birisidir” dedi, demiştir. (28).
Ali İbn-ü Muhammed el-Bezzâz Ebû’l-Kâsım İbnu’t-Tüsterî diye tanınır. Hatîb onu târîhinde zikretmiş ve ondan hadîs yazdım demiştir (29).
Ahmed İbn-ü Muhammed Hâlid, Ebû Saîd el-Hımsî, el-Vehbî el-Kindî’dir. Buhârî ondan Kıraat cüz’ü ve diğer eserlerinde rivâyette bulunmuş, Yahya İbn-i Maîn’den onun sika olduğunu nakletmiştir. Dârekutnî zararsızdır demiştir. İbn-i Huzeyme Sahîh’inde onun hadîsini rivâyet etmiştir. İbn-i Hibbân es-Sikât’ında onu zikretmiştir (30).
Zirr İbn-ü Necîh’in tercüme-i hâlini bulamadım. İbrahim İbnu’l-Mehdî’nin Hafs İbn-u Ğıyas ve başkalarından rivâyet eden el-Masîsî olduğunu zannediyorum. Onu Ebû Hâtim, İbn-i Hibbân, İbn-i Kânî’ ve diğerleri sika bulmuştur (31).
Ahvâs İbn-ü Cevâb’ı İbnu Maîn, sika bulmuştur. Bir defasında da o kadar sağlam değildir, demiştir. Ebû Hâtim, sadûktur demiştir. İbnu Hibbân da, es-Sikât’ında hadîs rivâyet sanatını çok iyi yapan birisidir, bazen de yanılır, demiştir (32).
İbnü Ebî Şeybe’nin Musannef’inde Hâlid İbn-i Leclâc’a varan senediyle şöyle bir rivâyet yapmıştır: Leclâc şöyle demiştir: Kadınlar namazda bağdaş kurmakla emrolunmuşlardı.
Nâfi’den Safiye radıyellâhu anhâ’nın bağdaş kurarak oturduğu rivâyet edilmiştir. Nâfi’den şöyle dediğine dâir bir rivâyet daha vardır: İbn-i Ömer’in hanımları namazda bağdaş kurarlardı (33).
Yine hatırlatalım ki; Aliyyü’l-Kârî hadîste geçen ihtifâz (bağdaş kurmak) kelimesini teverrük ederek (sol oturak üzerine oturarak iki ayağını sağ taraftan çıkarmaktır) âzâlarını birbirine yapıştırırlardı şeklinde ma’nâlandırmıştır.
———————————————–
Netîce
———————————————–
Namazın ne farzları ne vacipleri ne sünnetleri ne de edepleri konularında kadınla erkek arasında bir fark yoktur. Dolayısı ile bu zikredilen farklar kadını daha tesettürlü kılar gerekçesi ile fıkıhçıların güzel bulduğu farklardır (34).
* Sedîdüddin el-Kâşgarî’nin Münyetü’l-muśallî adlı eserine İbrâhim el-Halebî (ö. 956/1549) tarafından yazılan ve Halebi Kebîr adıyla da anılan şerh.
Şüphesiz en doğrusunu Allah (cc) bilir.
Ebu Taha bin Mahmud
21 Rebiülevvel 1438
(m. 21 Aralık 2016)
Kaynaklar:
1. Ebubekir Sifil, Sana Dinden Sorarlar – 1, s. 427-30. Rıhle Kitap; İstanbul, 2015.
2. en-Nevevî, el-Mecmû’, III, 409. Ebu Davud, Salat, 53; Zebidi, Ithaf, 6/230; İbn Huzeyme, III, 94-6
3. el-Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, II, 222-3.
4. İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, II, 334; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 302.
5. Abdürrezzâk, el-Musannef, III, 138; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 302; et-Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, XXII, 19-20.
6. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 302.
7. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 270-303. Buhârî, Kurratu’l-Ayneyn, 22; el-Aynî, Binâye, II, 197.
8. İmâm Süyûtî, Tenvîru’l-Havâlik, Taberânî’den (: 1/98) Heysemî, “bunu Taberânî(el-Kebîr:22/19), Ebû Vâil’in menkıbelerinde Meymûne bint-i Hucür’den, O da halası Ümmü Yahyâ bint-i Abdi’l-Cebbâr’dan rivâyet etmişdir ki, “Meymûne’yi tanımıyorum. Kalan râvîleri sağlam kimselerdir” demiştir. Mecma’u’z-Zevâid:2/103.
9. Sehnûn, Müdevvene, 1/74; İbn Rüşd, Bidayetü’l- mücîehid, 1/99.
10. Muhammed Zekeriyyâ el-Kandehlevî, Evcezü’l-Mesâlik Şerhu Muvattâi İmâm Mâlik: 2/43.
11. Hüseyin Avni Kansızoğlu, Kadının namazı erkekten farklı mıdır, değil midir?; Guraba Mecmuası; 02.11.2011.
12. Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali. Namazın sünnetleri bab’ı, m. 6. Tercüme ve sadeleştirme Mehmet Talu.
13. Leknevî, es-Si’âye: 2/206.
14. Ğunyetü’l-Mütemellî: 315-316.
15. Ibn Abidin,Reddul Muhtar: I/504.
16. İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, II, 334.
17. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 302.
18. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 303.
19. Bunu Ebû Dâvûd el-Merâsil’inde ve Beyhakî iki mevsûl tarîkle rivâyet etmiştir. Lâkin bu yollardan her birinde metrûk bir râvî vardır. Et-Telhisu’l-Habîr’de böylece yazılıdır. (1/91).
20. [Abdulhayy el-Leknevî, Mecmû’atü’l-Fetâvâ: 1/616], Tânevî.
21. Bunu İmam Ebû Bekr İbn-u Ebî Şeybe Musannef’inde rivâyet etmiştir. [(Yazma 181)]
22. Tehzibu’t-Tehzîb 2/146-7.
23. Bu hadîsi İbn-ü Adiyy el-Kâmil’de ve Beyhekî Sünen’inde rivâyet etti ve zayıf olduğunu söyledi. Kenzu’l-Ummal (4/117)’de böyledir. ]
24. Zafer Ahmed el-‘Usmânî et-Tânevî, İ’lâu’s-Sünen: 3/19-25
25. Leknevî, es-Si’âye: 2/205.
26. Tânevî şöyle demiştir: ‘Aynî, ‘Umde (3/165)’de kadının teşehhüdü erkeğinki gibidir; Neha’î, Ebû Hanîfe ve Mâlik de bu görüştedir. Enes’ den de böyle rivâyet edilmektedir, şeklindeki sözleriyle garîb bir tavır sergilemiştir: İ’lâ:3/25.
27. Câmi’’u’l-Mesânid: 1/400.
28. Lisânü’l-Mîzân 4/491-2.
29. Câmi’’u’l-Mesânid: 2/258.
30. Tehzibu’t-Tehzîb 1/26-7.
31. Tehzibu’t-Tehzîb 1/169.
32. Tehzibu’t-Tehzîb 1/192.
33. Muhammed Zekeriyâ el-Kandehlevî, Evcezü’l-Mesâlik Şerhu Muvattâi İmâm Mâlik: 2/118-9.
34. Fetavayı Hindiyye I/73.

Yazar : imamoglumehmet
Yazar Hakkında : Ankara 1973 doğumluyum. Mamak İmam-Hatip Lisesinden 1991’de mezun oldum. 1996’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden İyi dereceyle mezun oldum. 1996’da Artvin’de öğretmenliğe başladım. Hâlen Ankara Keçiören Anadolu İmam-Hatip Lisesinde Meslek Dersleri öğretmenliği yapmaktayım.
Sitemizde En Çok Okunan İçerikler




Sitemizde En Çok Yorumlanan İçerikler




Videolar
'Mü'minûn Sûresinden Âhiret Sahneleri' Sohbeti
Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (1)
Lokman Aleyhisselâm'ın Öğütleri (2)
Âl-i İmrân Sûresi 190-195. âyetin tefsiri
Düğün Sohbeti
Suriye ve Mısır'daki Kardeşlerimiz İçin Dua
Ahir Zaman Müslümanına Notlar
Arşiv
Etiketler
Tavsiye Siteler
İmam Buhari Vakfı
İyiliğe Çağrı Yardım Derneği